UA-15301091-4
Rehber Ali Çelik

Hipodrom-Kumkapı- Samatya Gezisi


Warning: Invalid argument supplied for foreach() in /var/www/vhosts/alicelik.net/httpdocs/wp-content/themes/yaren/lib/safirtema/metabox.php on line 4

 

Hipodrom – Kumkapı – Samatya Gezi Noktaları Kısa Notlar

   

Ayasofya :

İstanbul’un en önemli simgelerinden olan Ayasofya, İmparator Justinianus tarafından 537 yılında yapımı tamamlanmıştır. Bizans ve  Osmanlılar döneminde birkaç kez onarılmıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş, takip eden yüz yıl içinde şu anki mevcut 4 minaresi eklenmiştir. Ayasofya, 1934 yılında restore edilmek üzere kapatılıncaya dek cami olarak kullanıldı; restorasyondan sonra müze olarak halka açıldı. İç alanı 70 metre genişliği, 75 uzunluğa sahiptir. Kubbesi geçirdiği depremler sonrası yapılan onarımlar sebebiyle bir yönüyle 31 diğer yönüyle 33 metre çapında eliptik bir yapıdadır. Kubbenin zeminden yüksekliği yaklaşık olarak 56 metredir.

  Sultan Ahmet Camii:
(1616)Mimarı Sedefkar Mehmet Ağa olan camiyi çokça tanıtmaya gerek yok. 51 metre
uzunluğa 53 metre genişliktedir iç alanı  ve 23.5 metre çapında, dört
sivri kemer ve dört pandantif üstünde duran, tepe noktası zeminden 43
metre yükseklikte olan bir kubbeyle örtü­lüdür.
  Alman Çeşmesi:
1901 (II. Abdülhamit Dönemi) yılında
Kayser II. Wilhelm tarafından Almanya’da yaptırılıp İstanbul’da monte
edilmiştir, Şadırvanı andıran yapısı akım olarak mimarlar tarafından   Neo
Bizantik olarak isimlendiriliyor.
  Hipodrom (Osmanlı Dönemi At Meydanı):
3. Ve 4. Yüzyıllar. Roma İmparatoru Septimus Severus tarafından temelleri atılmış, Büyük Konstantin tarafından da genişletilmiştir.
Yaklaşık 480 metre ye 117 metre boyutlarındadır. Bizans döneminin sosyal ve eğlence hayatının büyük kısmının geçtiği, yarışların ve törenlerin yapıldığı alandır. Bu devasa yapının çok az bir kısmını ve kalıntılarını görmek mümkün olabiliyor günümüzde.
 

 

Mısır Dikili Taşı –Dikilitaş-:
İstanbul’un belki de en eski anıtı. M.Ö.15.yüzyıl ortaları. Firavun Tutmosis  tarafından yaptırılmış. Muhtemelen 390’larda I. Theodosius tarafından Hipodroma diktirildi. Orijinalinin 60 metre uzunluğunda olduğu, İstanbul’a nakli esnasında kırıldığı bilinmektedir. Şu anda görebildiğimiz, kaidesiyle birlikte 30 metrelik bir kısmıdır.
 

 

Burmalı Sütun–Yılanlı Sütun- :
M.Ö 497 otuz bir Yunan kentinin birleşip Perslere karşı kazandığı zaferin anısına yaptırılıp Apollon Delphoi tapınağına konulan anıttır. Büyük Konstantin
tarafından İstanbul’a getirtilip  Bir süre Ayasofya’nın bahçesinde kalmış, 390 larda Hipodroma diktirilmiştir. Yılan başlarından birinin üst çenesi İstanbul Arkeoloji Müzesinde görmek mümkündür.
 

 

Örme Sütun:
(10.Yüzyıl) Hipodroma dikiliş tarihi net olmamakla birlikte Konstantinos Porphyrogennetos  zamanına tarihlemek mümkündür. 32 metre yüksekliğindeki anıtın dışını kaplayan bronz levhalar Latin işgali esnasında sökülmüştür.
  İbrahim Paşa Sarayı –Türk İslam Eserleri Müzesi-  :
Kanuni’nin sadrazamlarından İbrahim Paşa’nın 1530larda yaptırdığı saray Osmanlı’nın en büyük özel konutudur. İbrahim
Paşa’nın  boğdurulmasının ardından bir süre Adalet Divanı sonra Yeniçeri Kışlası ve hapishane olarak kullanıldı. Cumhuriyet döneminde Adalet Sarayı yapılacağı zaman kuzeyinde bir kısım yıktırıldı. 1965 yılında başlayan restorasyonun ardından Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmete açıldı.
  Haseki Hürrem Sultan Hamamı
Kanuni’nin eşi, Rus ya da Ukrayna asıllı Hürrem Sultan tarafından  Mimar Sinan’a yaptırılan  İstanbul’daki en büyük hamamlardan birisi . 2008 Yılına kadar halı teşhir
ve satışı ile ilgili olarak kullanıldıktan sonra kapsamlı bir restorasyon süreci sonunda şu anda yeniden hamam işlevi ile hizmet vermekte.
  Milion Taşı
(4.yy.): Ana caddesi Mese’nin başladığı noktada, “mil” taşı. Dünyanın merkezi olduğu efsanesi haricinde başkentin diğer şehirlere uzaklığında ölçü alınan
anıt.
  Yerebatan Sarnıcı :
(532) Justinyanus zamanında yapılmıştır. 8 metre yüksekliğinde  336 sütunuyla
İstanbul’un en büyük kapalı sarnıcıdır. İçerde Hristiyanlık öncesi
döneme ait sütun başları kesinlikle görülmeli.
  Binbirdirek Sarnıcı (4. Yüzyıl):
Büyük Konstantin zamanında dönemin senatörlerinden olan
Filoksenus’un sarayının altında inşa edildiği tahmin ediliyor. 19 metre
yüksekliğinde 224 sütunuyla İstanbulun en büyük ikinci kapalı sarnıcı.
 

 

Keçecizade Fuat Paşa Camii ve Türbesi:
Sultan Abdülmecid ve Addülaziz zamanlarında beş defa Hariciye Nazırlığı, 2 kez de sadrazamlık yapmış, Fuat Paşa’nın (ölm:1869)  yaptırdığı camii.
Mimari açıdan türbe dikkat çekici. Küçük bir camii olmasına karşın kubbesi etkileyici. Fuat Paşa dönemini de aşan espri yeteneğiyle günümüze fıkralarıyla ulaşmış bir kişi.
 

 

Theodosius Sarnıcı-Şerefiye Sarnıcı- (428):

II.Theodosius zamanında inşa ettirilmiş sarnıç, Eminönü Belediyesinin eski
binasının altında restore edilmeye çalışılmaktadır.

 

 

Özbekler Tekkesi:
(1692 ) İstanbul’da üç tane Özbeklere ait tekke var. Kurtuluş Savaşında
ciddi misyonlar üstlenen tekke Üsküdar’daki. Sultanahmet bölgesindeki gezi güzergahımızda bulunan
tekke ise mimarisi ile dikkat çekiçi. Yakın zamanda restore edildikten
sonra “Tasarım Merkezi” olarak çeşitli kursların verildiği etkinliklerin
yapıldığı bir mekana çevirildi.
  Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi:
(1571). Mimar Sinan’ın en beğendiğim camilerinden biri. Hem mimarisi hem de içindeki çinileriyle kesinlikle görülmesi gereken bir  yapı. Üç
sultana (Kanuni, II. Selim ve III. Murat) sadrazamlık yapan devşirme
kökenli Sokollu Mehmet Paşa bir divan toplantısı çıkışında hançerle
öldürüldüğü için cami Şehit Mehmet Paşa  olarak anılır.
  Küçük Ayasofya (520’ler):
Eski Bizans kilisesi Sergios Bakkhos. Planı ve mimari özellikleri
açısından pek çok kilise ve camiye model olmuş, önemli Bizans
Kiliselerinden birisidir. Kilise 1503 yılında, II. Bayezid’in kızlarağası olan Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürül­dü. Hüseyin Ağa yapıya, altı bölmeli bir revağın yanı sıra, avlunun diğer üç
kenarı­nı çevreleyen bir medrese ilâve etti.
 

 

Esma Sultan Namazgahı ve Çeşmesi :
Kırlıkalanlarda yada tenha yerlerde, namaz vaktinin rastlaması durumunda namaz
kılmak için yapılmış yapılardır namazgahlar. III. Ahmet’in kızı Esma Sultan adına 1779 yılında yapılan örnek, İstanbul’daki  az sayıdaki
namazgahtan biridir.
 

 

Ayia  Kyriake Rum Ortodoks Kilisesi:
Roma’nın Hristiyanlık’a yönelik siddeti en yoğun yaşattığı zamanda yaşamış olan ilk hıristiyan azizesi olan Aya Kyriaki’ye adanmış olan kilise 1901 yılında Mimar Periklifio Tiadis tarafından yapılmıştır.
Kubbeli Hoş bir kilise.
 

 

Ermeni Patrikhanesi ve Kilise kompleksi:
Fatih İstanbul’u fethi sonrasında Bursa’daki Psikopos Hovakim’i İstanbul’a çağırır ve onu 1461 yılında İstanbul Ermeni Gregoryen patriği
ilan eder. Önceleri Samatya’daki Surp Kevork kilisesinde  bulunan patriklik 17. Yüzyıl ortalarında bu günkü yerine gelir ama çok sayıda yangın geçirir. Patrikhane binasının karşısında 3 tane kilise, ikide şapel bulunmakta. Kiliselerden en büyüğü Surp Azvadzadzin Kilisesidir.
 

 

Arkadios Sütunu:
(404) İstanbul’un Roma dönemi imparatorlarından  Arkadios’un, Arkadios Forumu’nun ortasına dik­tirdiği sütun.  50 metreyi bulduğu söylenen sütunun en üstüne, oğlu zamanında Arkadios’un heykelinin konulduğu söylenmekte. 18. yüzyılda, çeşitli depremlerde fazlaca eğildiği için, can kaybına neden olmasın diyerekten çok büyük bir kısmı yıktırıldı, sadece kaidesi görünebiliyor.
 

 

Ayios Minas Rum Ortodoks Kilisesi:
(1833)  Mimari açıdan dışı ve içi enteresan olmamakla birlikte üstüne kurulu olduğu Bizansa dönemi kiliselerinin en eskilerinden olan Ayios Karpos ve Papylos Kilisesi açısından ilginçtir. Daha da ilginci bu eski kilise şu anda bir Çelik Kapı imalathanesinin içinde kalmaktadır.
İmalathaneden izin alıp içerde Azizlere ithaf edilmiş kilisenin mükemmel
kubbe işçiliğini görmek mümkün.
 

 

Surp Kevork Ermeni Ortodoks Kilisesi
(1887):Samatya’da ki dış görünüşü etkileyici yapılardan. Ayazmasından dolayı Sulu Manastır da denir . İlk İstanbul Ermeni Patrikhanesi burada kurulmuştu ama yangınlardan ötürü bu binalar 19. yüzyıldan kalma. Bahçe sınırları içerisinde bir de halen işleyen bir okul var.
 

 

Studios Manastırı –İmrahor İlyas Camii-  :
(463) İstanbul’un en eski kiliselerinden birisi olması sebebiyle zaten
oldukça değerli olan yapı, dönemi için de oldukça önem taşıyormuş. 15.
Yüzyıl sonlarında İmrahor İlyas Bey tarafından camiye çevrilir.
Depremlerde oldukça zarar görür, en son 1908 yılında çatısı çöker. Ancak
izinle gezilebiliyor, şu aralar güvenlik ve restorasyon çalışmalarından
dolayı  bu da pek mümkün değil.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.