UA-15301091-4

İyonya’da Pozitif Düşünce

İONİA’DA POZİTİF DÜŞÜNCE

Tarihte Grek Uygarlığının birden bire doğuşunu açıklamak ölçüsünde güç ve şaşırtıcı bir iş yoktur. Fakat Grek uygarlığını kuran öğeler Mısır ve Mezopotamya’da zaten binlerce yıldır bulunmaktaydı.

Eski Grek toplumu ve kültürü , siyasal kurumları ve düşünüşü ile çağdaş batı toplumları kültürü , siyasal kurumları ve düşünüşü arasında büyük benzerlik ve paralellikler vardır . Bunlar yalnızca batının hümanizma ve rönesans çağlarında incelediği Grek kültüründen esinlenmiş olmasıyla açıklanamaz. Bu benzerliğin altında , salt kültürel esinlenmeden öte; her İRİ toplumun benzer ekonomik ve toplumsal gelişme aşamasından geçmiş olması geçeğinin yattığını görebiliriz.

Eski Yunanda  mitolojik olguların yerini  ,bilimsel düşünüşe bırakma sürecini kavrayabilmek için siyasal gelişmelerini incelemek gerekir.

Düşünce alanındaki bu devrim, fesefi düşünüş önce Yunan Yarımadası toplumlarında değil; ekonomik, toplumsal ve siyasal devrimlerini daha önce başlatmış IONIA KENT DEVLETLERİ’de görüldü. I.Ö. 6. Yy da deniz ticaretiyle zenginleşen Ionia kentlerinde ortaya çıkan güçlü orta sınıf siyasal iktidar yolunda aristokratlarla mücadele içindeydi. Örneğin; Miletos’da halk .aristokratları yenip yönetime geçmiş, aristokratların karılarını ve çocuklarını kılıçtan geçirmiş. Sonra bir karşı devrimle yönetimi yeniden ele geçiren aristokratlar, demokratları canlı meşaleler gibi yakarak, kentin alanlarını onlarla aydınlatmıştı*. Bu olay – mitoslarla açıkça ters düşen olaylar – bu gelişmeler mitoslarla .mitolojik düşünüş ile açıklanamayacak olaylardı, Ionialılar’da açıklamalara .mitolojik dünya görüşüne karşı bir kuşku doğdu.

lonialı düşünürler aynı zamanda dinsel tabular saydıkları için olsa gerek, mitosların gerçeğe uygun olup olmadığını tartışmaya kalkmadılar. Onları bir yana bırakıp; olayları ,özellikle doğa olaylarını farklı bir biçimde açıklamaya çalıştılar. Böylece doğan lonia ” doğa felsefesi” ile yeni bir düşünüş .felsefi düşünüş başlamış oldu .

 

THALES:

Thales ,uzun süre düşün dünyasında liderliği hiç bir kente bırakmayan Milctos’da .yaklaşık olarak İ.Ö. 625-540 yılları arasında yaşamıştır. Hakkında pek çok söylenti bulunan Thales’in, bir tüccar olduğu, Eski Mısır ve Babil’e pek çok seyahat yaptığı ve buralarda eski devirlerden kalma evrenbilim .astronomi matematik ve geometri bilgileri almıştır. Zaten Thales’e ününü kazandıran olayın ;İ.Ö. 553 ‘de gerçekleşecek güneş tutulmasını önceden belirtebilmesinin geri bilgisini Babilliler’den aldığını biliyoruz. Fakat ne Babilliler ne de Thales güneş tutulmasının sebebini bilmiyordu.

Thales ve ardıl düşünürlerin asıl konulan ” evrenin temel unsuru nedir T sorusu idi. Thales suyun, kendisinden öbür nesnelerin üretildiği köken , töz olduğunu ve yerin su üzerinde durduğunu ileri sürmüş. Demiri devindirdiği için mıknatısın içinde tin olduğunu .dahası tüm nesnelerin ruhlarla dolu olduğunu ileri sürmüştür.

Thales’in anılması gereken diğer araştırmaları geometri alanında olmuştur. Çember içinde çapa çizilen üçgen üzerine tezlerini hepimiz biliyoruz. Ayrıca Mısır Pramitlerinin yüksekliğini ilk hesaplayanda odur. Thales’in; yaşadığı çağın ünlü bir bilgesi olduğu biliniyor. Antik çağın 7 bilgesinin listelerinin hepsinde ortak isimlerden biridir. Ünlü sözü “kendini bil” mesajı içerir ve Delphoi’de ki Apollon tapınağına kazılıdır. Diğer bir bilgelik deyişi ise ” en iyi şey sudur” tümcesidir.

Pek çok söylenti bulunmaktadır Thales üzerine: Aristoteles’in “Politeia”sında bahsedilen olay hoş ve ilginçtir bence. Felsefenin hiçbir işe yaramadığını gösteren yoksulluğuyla kınanıyordur Thales. Yıldızlar konusundaki ustalığıyla bir yıl sonra zeytin hasadının çok bol olacağını kestiren Thales.daha kıştan Miletos’daki pres aletlerini çok ucuza kiralamış; zeytin zamanı geldiğinde de istediği fiyata kiraya vermiştir. Böylece filozofların kolayca zengin olabileceğini , fakat onların tutkularının başka türden olduğunu göstermiştir. Özetlemek gerekirse ; Thalesin bilim ve felsefesinin kabaca olduğu düşünülebilir, fakat düşünce ve gözlemi uyarıcı türdendir.

 

ANAKSİMANDROS:

Miletos’un ikinci filozofunun    yaklaşık İ.Ö. 610- 543 yılları arasında yaşadığı varsayılır.  Anaksimandros; bütün şeylerin tek bir ana tözden geldiğini kabul etmiştir. Onun tözü; ilksiz ve sonsuzdur. “Bütün dünyayı kucaklar*. Dünyamızı pek çok dünyaların yalnızca bir tanesi olarak düşünmüştür. Ana töz bildiğimiz diğer tözlere ,o tözler de birbirine dönüşür. (Biraz incelendiğinde , Anaksimandros’un devinime ilişkin açıklamalarının evrimsel bir noktaya ilişkilendiği fark edilebilir.)

Anaksimandros ,”fizik üzerine ” adlı kitabıyla Eski Yunan Felsefe Edebiyatını başlatan kişi olarak kabul edilir. Onun bilimsel bir merak içerisinde olduğunu görüyoruz. Haritayı çizen ilk kişi olduğu, ekliptiğin eğiminden bahsettiği bilinir. Ayrıca ; yeri silindir sayarak güneşin yerden 27-28 kat büyük olduğunu ifade eden yine odur.

 

ANAKSİMENES:

Miletos üçlüsünün sonuncusu olan Anaksimenes’in yaşadığı tarih kesin olarak belli değildir. Ancak İ.Ö. 494 ten önce yaşadığı bilinmektedir. Felsefi bir takım ilerlemenin nedeni olsa da İonia okulunun gerileme gösterdiği dönemin temsilcisidir. Anaksimandros’un “aperion” görüşünden , tekrar eski belirgin unsur ilkesine dönüp, temel tözün “hava” olduğunu söyler. Filozof yerin yuvarlak bir masa biçiminde olduğunu ve havanın her şeyi kuşattığını düşünmüştür. Anaksimenes’in eski devirde Anaksimandros’dan daha fazla saygı gördüğünü biliyoruz. Bunun temelinde onun açıklamalarının çağının mitik dünyasıyla daha fazla uyuşuyor olması yatar.

 

HERAKLEİTOS:

İonia doğa felsefesinin son düşünürlerinden biridir. Düşünceleri doğa felsefesinden “insan felsefesine” geçişi temsil eder. İ.Ö. 540-480 yılları arasında yaşamış ,Ephesos’iu aristokrat bir aileden gelen Herakleitos; kentindeki demokratik gelişmelere kızarak ,toplumdan .politikadan soğumuş, kendini felsefeye vermiştir. Herakleitos’a göre ; evrenin aslı ateş olduğu gibi , herşey sürekli bir yanış içerisindedir. İnsanlar bile, ama yavaş yavaş, için için yanmaktadır. Herakleitos yanma benzetmesiyle anlatmak istediği ; her şeyin bir varoluş, değişme ve yok oluş süreci içinde olduğudur. Bu düşüncesini dile getiren öteki benzetmesi ‘ırmağa giren insan’dır: aynı ırmağa ikinci kez giremeyiz. İkinci girişimizde ırmak o ırmak değildir. Sular değişmiş, başka sular gelmiştir. Aynı ırmağa bir kez bile giremeyiz : çünkü ilk adımımızı attığımız andaki ırmakla , ikinci adımı attığımız andaki ırmak farklıdır. Hatta ikinci adımı attığımız anda farklılaşma bizim içinde geçerlidir. Özetlersek    Herakleitos buradan şu sonuca varıyor: aynı ırmaklara hem giriyoruz ,hem de girmiyoruz. Biz hem biziz , hem biz değiliz.

Herakleitos zıtlıkları ortaya koyarak diyalektiği , diyalektik bakış açısını felsefeye  armağan  etmiştir.   Fakat onun  diyalektiği  logos  kavramını işleyişinden dolayı diyalektik materyalizmden çok diyalektik idealizmidir.

Herakleitos ahlakı ,gerçekten incelenmeye değer. ahlakı .onurlu bir tür çilekeşlikle Nietzsche ahlakıyla benzerlik gösterir.

Sonuç olarak ,Herakleitos’un diyalektik düşünüşü ve bakış açısı, idealist Hegel’i, Hegel kanalıyla da Mars’ı derinden etkileyecektir.

KSENOPHANES:

Kolofonlu olmasına rağmen yaşantısının çoğunu İtalya’da geçirmiştir. Bütün nesnelerin toprak ve sudan yapıldığını ileri sürdü . Tanrılar konusunda özgür ve ileri düşünceliydi. Bağımsız düşünür olarak ilk sıradadır.

PYTHAGORAS:

Antik dönemin en önemli düşünürlerinden  Pythagoras Samos Adası yerlisiydi. İ.Ö. 532 yılında yetişti. Onun Mnesarchos adında varlıklı bir

kentlinin oğlu olduğunu ileri sürenlerde vardı. Apollon’nun oğlu olduğunu da.

Kuşkusuz ilginç kişiliği    de düşün yönü kadar konuşulan bir insan Pythagoras. İ.Ö. 500 lü yıllarda  Güney İtalya’da ki Metopantion’a geldi ve ölünceye kadar orada kaldı. Hemen efsanevi bir kişilik oldu. Mucizeler gösterdiği, büyük güçlere sahip olduğu söylendi. O aynı zamanda bir matematik okulunun da kurucusu oldu.

Ana inançları tinlerin başka bedenlere geçmesi ve baklagilleri yemenin günah sayılması olan bir öğreti kurmuştur. Onun dini .tarikat biçiminde oldukça  gelişmiş, fakat isyankar kullar sonunda baklagilleri özleyip bu düzene baş kaldırmışlardır.

Pythagoras’ın kurduğu tarikatın kimi kuralları şunlardır:

  • Baklagillerden sakınmalı
  • Yere düşeni kaldırmamak
  • Beyaz horoza dokunmamak
  • Ekmeği koparmamalı
  • Bütün ekmek yememeli
  • Ana yollarda dolaşmamak
  • Güvercinlerin damda yuva yapmasına engel olmalı
  • Işığın yanından aynaya bakmamak …

Pythagoras’ın matematikle ilişkin çıkarımları ilkokuldan beri kafamıza kakılmasına rağmen , bu ilginç kişinin sayılara ve varlıklara ilişkin gözlemleri araştırmaya meraklı Türk Halkı ( ! ) tarafından pek bilinmemektedir.

Ona göre tin ölümsüzdü ve başka canlılar dönüşebilirdi ki bundan dolayı olsa gerek pythagoras’ın hayvanlara öğüt verdiği görülmüştür. Pythagoras felsefesine fazlaca girmek istemiyorum fakat, matematikle tanrıbilimin Pythagoras ta başlayan bileşimi Kant a değin din felsefesinin özünü belirler.

PROTOGORAS:

Protogoras ( İ.Ö. 480 – 410 ) Teos’da doğmuş, Abdera’da yetişmiştir. Paralı dersler vererek yaşamını kazanmak için Atina’ya geçmiştir. Sofist Düşünce Akımının öncüsü olmuştur.

“Metron antropos ponton = insan her şeyin ölçüsüdür.” Sözü gerek Sofistlerin tutumunu ,gerek Protogoras’ın düşünüşünü yansıtmak açısından oldukça önemlidir.

Protogoras’a ilişkin söyleyebileceklerimi “Protogoras mitosu ” olarak anlatılan olaydan bahsederek sonlandıracağım. – Protogoras : Devlet ,siyaset bilgisinin bazı insanlarda mı yoksa bütün insanlarda mı bulunduğu – yolundaki bir soruyu ” bunu en iyisi, daha kolay anlamanız için bir mitos yardımıyla anlatayım ” diye yanıtlamaya başlar: Canlılar yaratıldıktan sonra , onları donatma işi iki kardeş tanrıya , Prometheus ile Epimetheus’a verilir. Epimetheus ,doğaya ve birbirlerine karşı korunabilmeleri için hayvanlara bol keseden post, diş tırnak dağıtmaya başlar. Sıra insana gelince ona verecek bir şeyin kalmadığını dehşetle görür . çıplak .yumuşak insan, eli önünde acıklı bir durumda bakınıp durmaktadır. Prometheus yetişir insanın yardımına . Olympos’a çıkıp tanrılardan ateşi ( ve ateşin yardımıyla yapılan araçları dolayısıyla zanaatları …) çalarak insana verir. İnsan böylece doğaya karşı kendini koruyabilmektedir. Fakat ,devlet bilgisi olmadığı için kendi soyunu yok edecek duruma gelir.

Zeus Prometheus’a kızgın olsada insanların bu haline acıyarak , Hermes ile onlara ” devlet bilgisi” gönderir. Hermes bu bilgiyi ,bazı insanlara mı ,yoksa bütün insanlara mı vermesi gerektiğini Zeus’a sorduğunda ; Zeus , tüm insanlara dağıtmasını söyler.

Bu mitos ile Protogoras , devlet bilgisinin belirli bir sınıfta değil, tüm vatandaşlarda bulunması gerektiğini belirterek, demokratik bir politika anlayışını dile getirmektedir.

 

Bütün bu düşünürlerin yanı sıra:

Kendinin  tanrı   olduğunu   ileri  süren     Empedokles’den   bahsetmek gerekebilir. Sicilya’da Akragos kentinden olmasına rağmen  düşünsel bazda İonialı Düşünürlere yakındır. Tanrı olduğunu kanıtlamak için Etna Yanardağının kraterine atlayarak ölmüştür.

Yine ,Trakya’nın Abdera kentinde yetişmiş düşünür Demokritos’ u İonialı olmadığı halde ve İonia doğa felsefesinin çıkışından 1-1,5 yy kadar sonraki çağda yaşamış olduğu halde , düşünceleri İonia Doğa Fesefesi’nin gelişme çizgisi üzerinde bulunduğu için ve materyalist doğa felsefesini doruğa ulaştıran kişi olduğu için onunda ismini burada anmak gerekir.

İonia’da   pozitif   düşüncenin   etkisini   detaylı   bir   şekilde   anlatmak neredeyse   imkansız.   Atinalı   düşünürler  olsun , Elea   Okulu   olsun , İskenderiye Okulu olsun   ve hatta günümüz düşünce akımları olsun , hepsinde  kabaca  bahsettiğim  düşünce  insanlarının  etkisini  görmek  mümkündür ve İonia’nın başlatıcı özelliği inkar edilemez.

Yazı : Ali Çelik

Etiketler: