UA-15301091-4

Hititlerde Din – 1

Hititlerde Din – 1

Hitit dini pek çok değişik kökenli öğenin birleşmesinden oluşmuş, karışık bir yapı göstermektedir. Anadolu’ya sonradan gelen Hint-Avrupalılar, kendilerine özgü kültür öğelerini, orada yaşayan halka zorla kabul ettirme yoluna gitmemiştir. Aksine, bünyelerine uygun gördükleri her şeyi almışlardır. Böylece dinsel görüşleri de, ilkelden başlayarak gittikçe karmaşıklaşmıştır. Eski Hitit dönemine ait metinlerde geçen, birkaç tanrıdan oluşan tanrılar topluluğu, imparatorluk döneminde sayı olarak arttığı gibi, tanrıların türleri ve etnik kökenleri çok çeşitli bir durum almıştır. Boğazköy arşivlerinde adı geçen binlerce tablet yardımıyla adarlını ve bazılarının tanımları öğrenilen bazı heykelcikler ve özellikle Boğazköy yakınındaki yazılı kayaya kutsal alanındaki kabartmalarda betimleri görülen tanrılar, Hitit devletinin resmi tanrılar topluluğunu yansıtmaktadır. Yine resmi nitelikteki Boğazköy arşivinde bulunana bayramlar, dualar, sihir metinleri, fal ve kehanet metinleri çeşitli unsurların kültür birleşiminden oluşmuş devlet dini hakkında bilgi verir. Çok sayıdaki bu tanrılardan bazıları panteon içinde özel bir yerdeydi ve kutsanmalarına özen gösterilirdi. Bunların başında fırtına tanrısı ve bunun değişik bölgelerdeki türü gelir. Bunun yanında Arima kentinin güneş tanrıçası olan eşi yer alır. Fırtına tanrısının Hattice adı Taru, güneş tanrısının adı ise Wuruşemu dur. Bunlarla birlikte birde gökyüzü cismi olan Ay da tanrılaştırılmıştır.

Bütün eski ön Asya dinlerinde olduğu gibi, Hititlerde de tanrılar insan biçimi karakterinde düşünülmüştür. bunların yeryüzünde yaşadıkları ve kutsandıkları yapılarının olması doğaldır. Bunların özel bir odasında tanrı heykeli bulunur. Bu heykel, her gün belirli bir törenle temizlenir, yıkanır ve önüne kurbanlar konulurdu. Heykelin bulunduğu en kutsal mekanın bitişiğindeki odada tanrının yatağı yer alır;burada geceleri kandil yakılırdı. Tapınaklar, tek tanrılı dinlerde olduğu gibi insanların gelip tapındıkları yerler değildi. (16)Tanrı heykeli yalnız bazı dinsel bayramlarda tapınak dışına çıkarılır ve onu daha fazla kişinin görmesi sağlanır. Diğer zamanlarda belirli rahipler ve kral-kraliçeden başkası, tapınağın en kutsal odasına giremezlerdi;tapınak bu bakımdan halka açık bir barınma yeri değil, tam anlamıyla tanrının eviydi.

Hattuşa da şimdiye kadar yapılan arkeolojik çalışmalarda 5 büyük tapınak ortaya çıkmıştır. Bunlardan en büyüğü 1 no’lu tapınak olarak adlandırılan fırtına tanrısının tapınağıdır. Bu 160 m. uzunluğunda, 135 m2 genişliğinde bir alanda kurulu yapı kompleksidir. Esas kutsal yapı 64, 42 m. boyutlarında olup, etrafı 80’den fazla dar ve uzun odadan oluşan depo ve atölye binalarıyla çevrilidir. Tapınakların, gerek sahip olduğu büyük tarım arazisi, gerekse çeşitli işlerde kullanılan işçi ve sanatkarlar, tanrılara sunulan armağan ve kurbanlar yüzünden, büyük bir ekonomik güce sahipti. Etrafındaki çok sayıda mekanı ekonomik faaliyetlere ayrılmış olan 1no’lu tapınak, buna en iyi örnektir. Asıl tapınağa depo yapılarını geçtikten sonra varılır. Bu depoların bazılarında çok sayıda tablet bulunmuştur. Mekanlardan bir bölümüne yönetim işlerinde kullanılan büro yada arşiv izlenimi verilmiştir. Temellerinin çok kalın ve sağlam yapıda olması, depo odaları kompleksinin çok katlı olduğuna işaret eder.

Tapınağın tüm dış duvarları yassı payelerle süslüdür. Buradan tapınağın ortasında yer alan avluya ulaşılır. Tapınak odaları bu avlunun etrafına sıralanmıştır. Odaların hepsi dışa açılan pencerelerle donatılmıştır. Girişin sol tarafında bulunan ve altı odadan oluşan grubun, kralın özel törenleri için hazırlandığı sanılmaktadır. Avluda, girişin karşısında bağımsız ve granitten yapılmış küçük yapının, kralın, tanrı heykelin bulunduğu hücreye girmeden önce, yıkandığı yer olup olmadığı henüz çözülememiştir.

Büyük tapınak ya da 1 no’lu tapınak olarak anılan bu yapıda iki adet kutsal oda bulunmaktadır. Bunlar avlunun en arka kısmında yer alır ve doğrudan doğruya avluya değilde bazı küçük odalara bağlanır. Kült heykelinin bulunduğu bu hücreler, tapınağın arka yüzünden biraz taşkın olarak inşa edildiklerinden, hem yan hem de arka duvardaki pencerelerden ışık alırlar. Tanrı heykellerinin ışık alan odada olması, diğer eski Asya dinlerinin anlayışından bir farklılık olduğunun işaretidir.Tapınağın en kutsal yeri olan bu hücrelerden biri çok haraptır;diğerinde ise tanrı heykelinin içine sokulduğu tek parça taştan kaide yerinde durmaktadır. Başkentin bu en büyük tapınağının iki hücreli kutsal bir mekana sahip oluşu, bunlardan birinde Hatti’nin fırtına tanrısı, diğerinde ise Arinna’nın-güneş tanrıçası-heykellerinin kutsandığı varsayımıyla açıklanmaktadır.

Hattuşa da yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmış 4 tapınakta da hangi tanrıların kutsandığı bilinmemektedir. Genel çizgileriyle bunların hepsinin ortak noktaları;ortada avlu, yan odaları bulunan anıtsal bir giriş, tanrı heykellerinin bulunduğu hücrenin ulaşılamayan ve yan odalara bağlanan bir konumda bulunması ve pencere varlığı gibi yapısal özellikler olmasıdır. Tapınakların kullanım amaçlarına uygun ana öğelerinin, standartlaştırılmış bir plana göre yapıldığını görmekteyiz.