UA-15301091-4

Dionysos

DİONYSOS

Yaşamın her yönüne ilişkin tanrı ve tanrıçalara sahip Eski Yunan Dini’nde niteliği ve etkileriyle uzun süre tapım gören Dionysos; din, siyaset, felsefe ve sanat alanlarına bıraktığı izle günümüze kadar uzanan tartışmalara da konu olmuştur.
Dionysos, Eski Yunan Dininin, tanrının çağdaşı dönemlerdeki durumunu, yine aynı dönemler siyasi ve kültürel yapının nasıl bir sürecin içerisinde bulunduğunu çözümleyebilmemiz açısından oldukça iyi bir örnek. Şimdi şarabın ve esrikliğin tanrısı Dionysos’ u kökeninden başlayarak ilişkili olduğu kavramlarla ele almaya çalışalım.

KÖKENİ VE İSİMLERİ:

Dionysos Yunan panteonuna son katılanlardan biridir. Homeros eserlerinde tanrının adını üç kez geçmektedir. İliada’da tek bir yerde onu küçültücü bir öyküyle anlatırken Odyssia’de ona ilişkin hiçbir bilgi verilmeksizin iki kez anılmıştır.
Kökeni konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunlardan birine göre Trakya kökenlidir tanrı. Diğer bir görüş ise tanrının Anadolu kaynaklı olduğunu söyler. Buna ilişkin en net bilgiyi Euripides’in kendi çağındaki Dionysos tapkısını detaylıca anlatan “Bakkhalar” isimli yapıtından bulmak mümkün; aşağıdaki bölümlere göz atalım:

— Tanrı, tragedyanın başında topuklarına kadar uzanan uzun bir Lidya elbisesi giymiş olarak sahneye çıkar ve şöyle konuşur:

Dionysos—
İşte ben, Zeus’un oğlu Dionysos, Kadmos’un kızı Semele’nin yıldırım dolu şimşekler içinde doğurduğu tanrı, Thebai toprağına ayak basıyorum. Tanrılığımdan soyunup insan suretine girdim… Ben Lydia’nın altın ovalarından geliyorum, İran’ın güneşten kavrulan kırlarını, Baktria’nın uzun surlarnı;
Media’nın buzlarla örtülü topraklarını, saadet diyarı Arabistan’ı, tuzlu denizin kıyılarında uzanan bütün Asya ülkesini, Barbar’larla Hellen’lerin karışık yaşadığı, güzel hisarlarla süslü şehirleri dolaştım. Oralarda korolarımı topladım; dinimi, ayinlerimi öğrettim; şimdi kendimi Hellen’lere tanıtmak istiyorum. Hellen toprağında Bakkha’ların keskin çığlıklarıyla çınlattığım, kadınlarının çıplak vücutlarını ceylan postlarıyla sarıp ellerine thyrsos’u, sarmaşıklı asayı verdiğim ilk şehir Thebai oldu.

Tanrının konuşmasının ardından Bakkha’lar korosu ezgiye başlar

Asya topraklarından geldim,
Yüce Tmolos’u aştım,
Tanrımız Bromis uğrunda
Durmadan ,yorulmadan koşuyordum.
Euhoi diye bağırarak
Bakkhos’un şerefine.
Kim o, yolda gezen?
Çekilsin herkes damının altına,
Temizleyip kapansın bütün ağızlar;
Şimdi ben, Euhoi sesleriyle
Dionysos’u kutluyorum.

Metindede görüldüğü gibi tanrının bir çok adı vardır. Dionysos ,Bakkhos ve Bromis bunlar arasında en çok bilinenler olmakla birlikte ; Euhios, Dithyrambos, İakkhos ve İobakkhos gibi isimlerle de anılmaktadır..
Tanrının isimleri tam olarak anlamlandırılabilmiş değildir. Dionysos adı konusunda iki görüş vardır. bunlardan birincisi, Azra Erhat, Derman Bayladı gibi yazarların belirttiği “ dio- nysos” diye iki kökün birleşmesinden oluşmuştur. Dio, (dios,dio,di) gibi köklerle bağlı kılınıp “tanrı” anlamına gelmektedir. Nysa kelimesi ise antik dönemlerde birçok dağa ve şehre isim olmuş.(Trakya’da, Theselya’da, Makedonya’da Hindistan ve Arabistan’da Nysa isimli dağlar vardır. Anadolu’da ise bu isimle Sultanhisar’daki antik bir şehir ve birkaç dağ vardır.) Bu şekliyle Dionysos , “Nysa Dağının Tanrısı” anlamını taşımaktadır.
Diğer bir görüş ise tanrının doğumuna ilişkin mitoslarla bağlantı kurarak, “iki kez doğan” anlamından bahsetmektedir. Fakat bunun Yunanca karşılığı desteksiz kalır.
Bazı araştırmacılar, Dionysos’un “iki kez doğan” niteliğini karşılayan kelimenin “ditrambos” kelimesiyle karşılık bulduğunu belirtmektedir.

DİONYSOS’UN DOĞUŞU:

Yunan panteonunun Dionysos ‘a yaklaşımı ilginç sonuçlarıyla dikkat çekici bir konudur.
Tanrının doğuş efsaneleri Yunan Dini’nin Dionysos ‘u kabulünde ne kadar zorlandığını somutlayan en iyi örnektir.
Mitosa göre Dionysos, Zeus ’la -Thebia kralı Kadmosun kızı- Semele’nin oğludur.
Hera ,Zeus’u Semele’den kıskanır ve yaşlı bir kadın (bazı kaynaklarda Beroe, –Semele’nin annesi-) kılığına girerek Dionysos’un annesine tavsiyelerde bulunur. “Mademki tanrılar tanrısı Zeus’un sevgilisisin, ondan, sana da, tüm ihtişamı ile kendi karısına göründüğü gibi görünmesini istemelisin.”
Semele’nin bu isteğe boyun eğen Zeus, tüm parlaklığı ile sevgilisine göründüğü anda yıldırımlarla yanan kadın rahmindeki yedi aylık çocuğu düşürür. Bu çocuk Zeus’un oğlu Dionysos’dur. Zeus Semele’nin düşürdüğü ve mucizevi olarak orada biten sık yapraklı bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu Dionysos’u baldırına (kimi kaynakta kalçasına) kancalarla yerleştirir ve zamanı geldiğinde onu ikinci bir doğumla meydana getirir. Böylece Dionysos iki kez doğmuş olur.
(Matriarkal özellikler taşıyan Dionysos’a patriarkal bir kimlik kazandırma çabası, yukarda anlatılan doğum olayıyla çok net anlaşılıyor. Zeus’un dışardan gelme bu tanrıya hakimiyetini vurgulayan baldırdan doğumun bir benzerini de Athena’nın doğumunda görmek mümkün.)
Söylencenin devamına dönersek: Zeus oğlunu kıskanç karısının hışmından korumak için Hermes’le birlikte Nyssa Dağında sarmaşıklarla kaplı bir mağaraya gönderir. Hermes,tanrıyı mağaradaki nymphalere bırakır. Bu periler, Dionysos’u büyütüp eğitirler. Eğiticiler arasında Silenos’da vardır.
Dionysos gençlik çağına geldiğinde mağaradaki üzümleri kullanarak şarap yapma sanatını bulur.

Tanrının doğumuna ilişkin diğer bir mitos da “orphik düşünce”yle bağlantılıdır. Buna göre Dionysos yine Zeus’un Semele’den oğludur. (Bazı kaynaklar Dionysos’u Zeus’la Demeter’in oğlu olarak gösterir
Baştanrı Olympos’tan her ayrılışında tahtını ve asasını çocuk Dionysos’a bırakır fakat Hera’nın çocuğa karşı kıskançlık dolu bir nefret beslediğini bildiğinden Dionysos’u bağlılıklarına güvenebileceğine inandığı Kuretaların bakımına emanet eder. Ama Hera Kuretalar’a rüşvet vererek çocuğa eğlenmesi için oyuncaklar verir, ustaca yapılmış bir ayna çocuğu bir çalılığın içine çeker, orada onun emrindeki Titanlar çocuğun üzerine saldırır, bacaklarını kollarını koparır, bedenini çeşitli otlarla kaynatıp yerler. Ama bu olaya kendiside karışmış olan kız kardeşi Athena onun kalbini saklar ve döndüğünde Zeus’a verir, işlenen cinayetin tüm öyküsünü anlatır. Zeus müthiş bir öfkeyle yıldırımlarını Titanlara gönderir ve onları öldürür.(Sonrasında Titanların küllerinden insan yaratılacaktır…) Söylencenin bundan sonrası çeşitlenir. Bir söylenceye göre Zeus , Dionysos’un kalbini yutar ,ya da başka bir söylencede ,kalp hap şekline getirilip Semele’ye yutturulur ve Semele ikinci bir doğum yapar. Bu ölüm ve diriliş, ilerde inceleyeceğimiz Dionysos tapkısının temel niteliğini oluşturacaktır.
Azra Erhat’ında belirttiği gibi Dionysos üstüne mitosların tamamı tepki ve direnç üzerinedir.
Yunan mitolojisinin Dionysos’a karşı çıkışının sebeplerini incelemeden önce , tanrıyla ilişkilendirilen önemli bazı söylenceleri kısaca inceleyelim:

PENTHEUS MİTOSU

Dionysos dinin, Kralı olduğu Tehebia’ya girmesine engel olmak isteyen Pentheus, teyzesinin oğlu olan Şarap Tanrısı’na ve alayına (thiosos) büyük öfke beslemektedir. Birgün şehrin yakınındaki ormanda çılgınca eğlenen Dionysos alayını daha yakından görmek için oraya gider ve bir çamın tepesine çıkarak mainaddları izlemeye başlar. Fakat alayın Pentheus’u farketmesi uzun sürmez ve ağacı devirirler. Yere düşen Pentheus için asıl acı bundan sonra başlayacak, çıldırmış kadınların saldırısına uğrayan kralın, başını gövdesinden ayıran öz annesi olacaktır…

LYKURGOS MİTOSU

Kral Lykurgos, üzüm ve şarap düşmanıdır. Dionysos ‘un bütün alayını tutuklar. Dionysos ‘un kendisi ise, deniz dibinde Thetis’in yanına zor sığınmıştır. Ama kutsal öç gecikmez: Lykurgos delirir. Asma ağacı sanarak oğluna saldırır ve onu bacaklarından yoksun ettikten sonradır ki kendine gelir.

DİONYSOS VE DENİZCİLER

Şarap tanrısı Dionysos, adalara geçer. Bu yolculukla ilgili olarak şu efsane anlatılır: Dionysos, kayalık bir adanın sahilindeyken, kimi korsanlarca yakalanıp, Mısır’a veya Kıbrıs’a götürülmek, orada bir köle gibi satılmak istenir. Ama tanrıyı her bağlayışlarında, üstünden iplerin kendiliğinden düşmesi, dümencinin dikkatini çeker; bu gencin bir tanrı olabileceğini düşünür, onu salıvermeleri için arkadaşlarını uyarmağa çalışır. Ne var ki, dinlenmez dümencinin sözü. Bütün gemi şarap terler; yelken ve direklerini asma dalları, üzüm salkımları kaplamağa başlar. Tutsak genç ise, kaptanın üstüne atlayan, kükreyen bir aslan oluverir. Bunu gören korsanlar korkudan denize atlarlar. Atlamalarıyla yunusa dönüşmeleri bir olur. Yalnızca dümenci kurtulur bu felaketten.
Naksos adasında ise Theseus’un bırakıp gittiği Ariadne’yi bulur. Apollodoros, Dionysos’un, Minos’un kızı güzel Ariadne’yi Lemnos adasına götürdüğünü, ondan üç veya dört çocuğu olduğunu söyler. Ariadne, sonunda, Zeus’tan ölümsüzlük armağanını elde eder ve Şarap tanrısının sürekli eşi haline gelir.
Dionysos, Kalydon kralı Oineus’a ilk kez asma kütüğünü armağan eder. Ama daha çok kralın karısı Althaia’dan ilgi görür, Onunla birleşmesinden, Herakles’e eş olacak olan kız, Deianeira doğar.

KRAL MİDAS

 

Dionysos hakkındaki en bilindik efsane hiç şüphe yok ki Kral Midas’la ilgili olandır.
Lidya ve Phrigya çevresindeki ormanlarda dolaşan alay içindeki yaşlı bir Satyr şarabı fazla kaçırıp sızar. Bakkhalar ve diğer Satyrler onu unutup yollarına devam ederler. Yaşlı Satyri bulan köylüler onun kutsal olduğunu anlayıp Kral Midas’a götürürler. Bakkhaların sırlarına erişmiş olan Kral, Satyri tanıyıp onbir gün boyunca sarayında konuk etmiş, sonrada Tmolos Dağında (bugün ki Bozdağ) Tanrı Dionysos’a ulaştırmıştır. Şarap tanrısı buna çok sevinir ve Krala “dile benden ne dilersen” der. Midas’da dokunduğu her şeyin altın olmasını ister. Tanrı, bahtsızlığının farkında olmayan kralın isteğini yerine getirir. Midas dönüş yolunda ağaç dalına, başağa, çakıla dokunup bunların altına dönüştüğünü görerek sevinir. Fakat saraya ulaşıp yemeğe oturduğunda her şeyin farkına varır. Dokunduğu ekmek, dudağına götürdüğü şarap altın külçesine dönüşmektedir. Dileğinin ne kadar yersiz ve ne kadar sakıncalı olduğunun farkına varmış olarak tanrının karşısına yeniden çıkar ve dileğinden vazgeçtiğini söyler. Dionysos, Midas’a Sardes’deki Paktalos Deresinin kaynağında (bugünkü Sart Çayı) yıkanmasını söyler.

ŞARAP VE DİONYSOS:

Yunanistan ’da aristokrasinin yükselişi döneminde ekonomik faaliyetler arasında en belirgin olan şarap üretimi ve ticaretidir.Bu dönemde , aristokratların büyük çiftliklerde şarap ve zeytinyağı üretimine başlamaları, köylü sınıfına göre zenginleşmelerine yol açmıştır. Bu da sonrasında Yunanistan’da sınıfsal mücadelenin başlamasında ana etkeni teşkil etmektedir. Bu dönem için ekonomik ve siyasal ağırlığı bu kadar fazla olan şarabın Yunan toplumunda nasıl üretildiğine ve tüketildiğine bir göz atalım:
Şarap çoğunlukla reçine ya da bal ile hazırlanır ve su ile karıştırılarak içilirdi. İki ölçü şaraba beş ölçü su katmak olağan, bir ölçü şaraba dört ölçü su zayıf, yarı yarıya karma ise fazlasıyla güçlü sayılmıştı. Şaraba su katmadan içmek barbarca bir davranıştı. (Yunanistan’da bu gün bile gündelik söylemde şarap için kullanılan sözcük “karışım” anlamı taşımaktadır.)
Nezaket kuralları bir kaba önce su konmasını, şarabın sonra eklenmesini gerektiriyordu. Antik çağda tatlı şarabın tercih edildiği, tatlandırma için bal veya deniz suyu eklendiği bilinmektedir. Hatta bunların yanı sıra şaraba kireç ve mermer tozu ve çeşitli baharatlarda kullanılmaktaydı.
Yemekle birlikte alınan şarap içilmeye başlamadan tanrılara ,özelliklede Dionysos’ a dua edilir daha sonra şarap kasesinden birkaç damla yere dökülerek tanrının adı anılır ve ardından şarap içilirdi.

Yazı :Ali Çelik

KAYNAKLAR:

*ERHAT, AZRA -MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ- 5. BASIM REMZİ KİTABEVİ
*CAN, ŞEFİK -KLASİK YUNAN MİTOLOJİSİ- 4. BASIM İNKILAP KİTAPEVİ
*NUTKU, ÖZDEMİR – DÜNYA TİYATROSU TARİHİ CİLT 1 –1971 A.Ü.D.T.C.F YAYINLARI
*FRAZER, G. JAMES- ALTIN DAL CİLT 1- 1. BASIM PAYEL YAYINLARI
*CÖMERT, BEDRETTİN- MİTOLOJİ VE İKONOGRAFİ- 2. BASIM AYRAC YAYINLARI
*VERNANT, JEAN-PİERRE- ESKİ YUNANDA SÖYLEN VE TOPLUM- 1. BASIM İMGE YAYINEVİ
*BEAN, GEORGE E. –ESKİ ÇAĞDA EGE BÖLGESİ- 2. BASIM ARİON YAYINLARI
*HAMILTON, EDITH – MYTHOLOGY- NEW AMERICAN LIBRARY
*CHILDE, GORDON – TARİHTE NELER OLDU- 1. BASIM 1974 ODAK YAYINLARI